24 Nisan 2020 Cuma

Koronavirüs ve Dil



Koronavirüs salgını; başlarda bizi pek de ilgilendirmeyen, Çin'in boğuşması gereken bir bela, hatta uğramış olduğu bir ceza olarak görülür, bize bulaşmaz diye düşünülürken bir anda her ülkenin yüzleşmek zorunda kaldığı küresel bir soruna dönüştü. Bu gelişme sonucunda devlet yöneticileri ve toplumlar, daha önce benzeri görülmemiş sorunlarla yüzleşmek ve sorunlara çözüm üretmek zorunda kalıyorlar.

Toplum hayatındaki her değişme gibi koronavirüs salgını da dillerde yeni kavramların ve kavramları gösteren sözlerin yaygınlaşması, teknolojik araçlar yoluyla da herkesin diline düşmesi sonucunu doğurdu. Türkçenin sözvarlığı geçen yıl korona diye bir kelime tanımazken, sözlüklere ne zaman dahil olacakları meçhul olsa da, şu anda Türkçenin sıklığı en yüksek kelimesi koronavirüs ya da coronavirus oldu.

Türkçe açısından sadece virüsün adı değil, Türkçesi de olan kelimelerin tıp dilindeki biçimlerinin kullanım sıklığındaki artış dikkat çekici oldu. Örnek olarak salgın gibi herkesin anladığı bir kelime varken “pandemi” sözcüğünün tercihi son derece yadırgatıcıydı. Nitekim koronavirüs terminolojisi kültür adamları ve dilciler arasında da rahatsızlığa yol açtı. İskender Pala'nın basına da yansıyan açıklamasına göre “pandemi” yerine “salgın”, “bulaş” yerine “bulaşı”, “peak” yerine “zirve”, “entübe” yerine “solunum”, “droplet” yerine “damlacık”, “immün” yerine “bağışıklık”, “pnömoni” yerine “zatürre”, “filiasyon” yerine “türevi”, “türevsel” kelimelerinin kullanılması önerildi. Ayrıca Türk dilinin sözü dinlenir uzmanlarından Hayati Develi de “Dilimize Bulaşanlar” başlıklı bir yazıda konuya ele aldı. http://tdk.gov.tr/icerik/basindan/dilimize-bulasanlar/.
Yine sosyal medya paylaşımlarında koronavirüs yerine “taç virüs” terimini kullananlar da görüldü. Bu arada yazımda bir koronavirüs ve coronavirus şeklinde ikili biçim yarış halinde.

Önerilen kelimeler ve gösterdikleri kavramlar arasında yaygın olanlar yanında, daha dar bir çevrede alan uzmanlarınca bilinen terimler de var. Türkçe kökenden türetilmiş kelimelerin halk arasında elbette bir çağrışımı olacaktır, ancak çoğu meslek terimi olduğu için neyi gösterdiklerinin yine de öğrenilmesi gerekecektir.

Hayatımızdaki değişmeler gibi dildeki değişmeler de günümüzde hiçbir dönemle karşılaştırılamayacak kadar hızlı olmaktadır. Dil ve kültür adamlarından gelen bu eleştirilerin etkisi, vaka sayılarıyla ilgili açıklamalarda hâlâ “entübe” kullanıldığına göre, sınırlı kalmış görünüyor. Bir mesleğe mensup uzmanların kendi aralarında kullandıkları meslek dili ile uzmanı oldukları konuları halka açıklayabilecekleri dil arasındaki uyumsuzluk devam ediyor.

Her meslek grubunun kendine göre kelimeler ve ifade kalıplarından oluşan bir jargonu vardır. Meslekten olmayanların bu jargonu anlaması gerekli eğitim ve tecrübe eksikliği nedeniyle kolay da değildir gerekli de değildir. Bu yüzden koronavirüs hakkında konuşan sağlıkçılarımız, söylediklerinin anlaşılmadığını gördükçe halkın anlayacağı dile yaklaşacaklardır. Çünkü konuşmalarının temel amacı uzmanlık alanlarındaki gelişmeler yardımıyla halkı salgın hakkında aydınlatmaktır. Bunu ise uzmanlık alanlarındaki jargona sıkı sıkıya bağlı kalarak yapmaları mümkün değildir.

Salgın sonucunda aynı zamanda tarihte pekçok örneğine rastladığımız şu durumla karşı karşıyayız: Dilde var olan bir kelimeye yeni rakipler çıkmakta, yeni rakip de sıkça baskın gelebilmektedir. Şu anda uzmanların kullandığı kelimeler ile dil ve kültür adamlarının kullanılmasını önerdiklerden, uzun vadede hangilerinin kalıcı olacağını kestirmek şimdilik mümkün değildir. Ama sağlıkçıların kullandığı kelimelerin Türkçenin sözvarlığına yerleşmek ve bir kısmı daha önce başka dillerden alınmış kelimeleri devre dışı bırakmak için güçlü bir destek buldukları açıktır.

Koronavirüsle birlikte uzun zamandır televizyonların tartışma programlarını işgal eden bazı isimler devreden çıktı, onların yerini sağlıkçı akademisyenler aldı. Düzenli olmamakla birlikte televizyonda, sosyal medya ya da basında kullanılan dille ilgili bir başka husus daha dikkatimi çekti. Akademisyenlerin bir kısmının bilimsel toplantılarda ve yayınlarda son derece tutarlı olan dikkatli, kesin yargılardan kaçınan bir üslubu tercih ediyorlar. “Virüs şurada da yaşayabilir”, “şu yüzeyde şu kadar kalabilir”, “şu yolla da bulaşabilir” gibi akademik açıdan doğru ve dikkatli dil, en azından benim çevremde paniği daha da arttıran bir unsur oldu. Akademik dile yabancı halk, kullanılan dikkatli dili olasılığı kaldırıp çok rahat bir biçimde "virüs şurada da yaşıyor", "şöylede bulaşıyor", "şu yüzeyde şu kadar kalıyor" biçiminde algılıyor. Bu yüzden kamuoyu önünde konuyu tartışırken olasılıklar yerine akademik çalışmaların sonuçlarından, kanıtlanmış ve kesinleşmiş verilerden hareket edilmesi gerekir. Ancak her şey çok yeni olduğu için, hele hele sağlık gibi son derece dikkatli olunması gereken bir alanda, henüz kesin ifadelerde bulunmak da güç görünüyor.

Salgının ne zaman biteceğine dair şimdilik sağlıklı bir öngörüde bulunmak güç görünüyor. Salgın devam ettiği sürece  sağlık terimlerinin günlük dile yayılışını bir müddet daha izleyeceğiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder