Konu
Bilindiği gibi her doğal dil çeşitli
nedenlerle ortaya çıkmış bir varyantlar yığınından oluşur. Değişkenliğin olmadığı,
tek biçimli bir doğal dil yoktur. Her varyant, dil içinde belli işlevleri yerine
getirir ve işlevleri başka varyantlar veya diller tarafından karşılanmadığı sürece
varlığını devam ettirir.
Doğal dillerde varyantlaşma nedenlerinden
biri coğrafyadır. Bir dilin konuşulduğu coğrafyada bir istikametten başka bir istikamete
doğru gidilince konuşmada farklılaşmalar olduğu kolayca gözlenebilir. Bazı konuşma
biçimleri o kadar yoğun yerel iz taşır ki bunları belirlemek için uzman olmaya
bile gerek yoktur. Dilde coğrafya temelli varyantlaşmayla ağız araştırmaları
ilgilenir.
En kısa tanımıyla dilin yerel konuşma
biçimleri olan, okullarda öğretilmeyen, gelecek nesillere sözlü olarak
aktarılan ağızları; konuşurlar doğup büyüdükleri çevrede edinir. Ancak yine de ağızlar,
ait oldukları bölgenin dışında da kullanılır. Bu yazıda, ağızların nerede kullanıldığı
sorusuna yazılı metinler, televizyon ve internet yardımıyla cevap aranacak,
ağızların kullanım alanındaki genişlik gösterilmeye çalışılacaktır. Yazının, ağızlar hakkında var olan yaygın ön yargılar yerine, dil
incelemelerinin günümüzde ulaştığı seviyeye daha uygun bir kavrayışın yerleşmesine
katkı sağlayacağı da umulmaktadır. Ancak kapsayıcı olmayan kısa bir çalışmada,
sorunu bütün yönleriyle ele almak mümkün değildir. Konuya dikkat çekmesi
düşünülen bu çalışmada söylenenler, daha ayrıntılı araştırmalarla
derinleştirilmeye muhtaçtır. Yazının sınırlı çerçevesinde dile getirilenlerin
genişçe örneklendirilmesine gerek görülmemiştir. Örnekler için işaret edilen kaynaklara
bakılabilir. Özellikle internetle ilgili gözlemler, basit bir aramayla belgelenecek
durumda olduğundan kaynak gösterilmesine gerek görülmemiştir.
Kim Konuşur
Ağız konuştuğu düşünülen insanların dilin
başka biçimlerini de kullanabildikleri bundan yüzyıl kadar önce gözlenmiş olsa
da (bk. Giese 2007: 9) ağız araştırmacılarının ağızdan başka bir şey tanımayan
kaynak kişi aramaları, alışılmış bir durumdur. İletişim ve ulaşımdaki
gelişmeler göz önüne getirilince günümüzde bu beklentiye uygun konuşur bulmanın
imkansızlığı kendiliğinden anlaşılır.
Ağızlar,
yaygın görüşe göre bir bölgede, daha çok kırsal kesimde, o bölgede doğup büyümüş ve bölge dışına uzun süre
için çıkmamış, okuryazarlığı olmayan
veya eğitim seviyesi düşük, yaşlı kimselerce konuşulur. Ağız araştırmaları yapılırken kaynak kişide bu
tür özelliklerin aranması böyle bir yaklaşım olduğunu gösterir. Bu görüş, dil
içindeki varyantlardan birinin daha prestijli sayılmadığı, ulaşım ve iletişim
imkanlarının kısıtlı olduğu eski dönemler için doğru olabilir. Ancak iç göç,
dilin yerine getirdiği işlevlerin karmaşıklaşması, teknolojik gelişmeler gibi
nedenler, gerek ağızların kullanıldığı alanın, gerekse ağızların yerine
getirdiği işlevlerin genişlemesine neden olmuştur. Bugün Türkçenin ağızları bir
yerel kültür ögesi olarak çok canlı bir kullanıma sahiptir. Bazı bölgelerde hala
konuşma dili olarak kullanılan ağızlar günlük hayattaki bütün dilsel ihtiyaçları
karşılayabilmektedir. Aile ve tanıdık çevresinde, samimi ortamlarda ağızların
kullanılması “tanıdık olmanın”, “dost olmanın”, samimiyetin göstergesi olarak
algılanmaktadır. Gerçekten de ağızlar dil içinde yakınlık, dostluk, samimiyet,
sevgi, şefkat vb. gibi olumlu duyguların taşıyıcısıdır. Kimi durumlar için,
örnek olarak fıkralarda kullanılmaları, standart dilden daha uygundur.
Standart Türkçe de İstanbul ağzına dayandığından,
prensip olarak her anadili konuşurunun aynı zamanda ağız konuşuru olduğunu
söylemek yanlış olmaz. Ancak eğitimi, görevi, ilişkileri, başka biçimlerle
karşılaşma derecesi, ilgisi, dile ve ağızlara karşı tutumu gibi nedenlere bağlı
olarak insanlar kendi ağızlarını konuşmaktan vazgeçip daha yansız, ama standart
Türkçeyi veya standarda yaklaşan prestijli varyantları tercih edebilmektedir.
Ancak bu tür tercihler, konuşurun standart biçimi her durumda kullanacağı anlamına
gelmez. İşleri gereği standart dili kullanmak durumunda olanlar da bağlama,
muhataba, yere göre ağız konuşabilir. Burada meslekle ilgili bir sınırlama
yapmak da imkansızdır. Standart dili aktarmak durumunda olan meslek
gruplarındaki insanların, öğretmenlerin bile ağız kullanabildiğinin yeterince
örneği bulunmaktadır.
Standart Hakkında Birkaç Not
Kendisi de bir ağza dayanan standart dil ile ağızları veya farklı ağız gruplarını
kesin sınırlarla birbirinden ayıracak dilbilim ölçütü yoktur (bk. Demir 2006). Ancak
bir ağız temel alınarak geliştirilen standart dil zamanla eğitim kurumlarında
öğretilmek, resmi ve yarı resmi ortamlar, basın yayın, edebiyat vb. gibi
alanlarda kullanılmak suretiyle yaygınlık ve saygınlık kazanır. Böylece
standart varyant, asıl ağız bölgesi dışında da kullanılan ve kabul gören bölgeler
üstü bir iletişim aracına dönüşür. Bunun sonucunda bölgeler üstü geçerlilik
kazanan bu standart varyantı konuşan birinin nereli olduğuna karar vermek mümkün
olmayabilir.
Standart Türkçenin bölgeler üstü bir
geçerlilik kazanması, sanıldığının aksine, oldukça yenidir. Yoğun Arapça ve
Farsça ögelerle konuşma dilinden uzaklaşmış Osmanlı yazı dili, devlet idaresi,
edebiyat, tarih yazıcılığı gibi, bir dilden beklenen ihtiyaçların bir kısmını
karşılamakla birlikte, 19. yüzyılda ortaya çıkan eğitimi geniş halk kitlelerine
yayma isteğine ve yeni gelişen basının ihtiyaçlarına cevap verecek durumda
değildi. Özellikle eğitim ve basın için konuşma diline yakın, öğretimi ve
öğrenmesi kolay, yazım kuralları anlaşılır biçimde belirlenmiş bir standart gerekmekteydi.
Ne var ki mevcut Osmanlı yazı dili bunun tam tersi durumdaydı. Henüz iyi
araştırılmamış İstanbul ağzına dayanan bir standart varyantın söz varlığı
anlamında geliştirilmesi, 20. yüzyılın başlarında kısmen gerçekleşmiş olsa da standart
yazım kurallarının kayıt altına alınması ancak 1940’lı yıllarda mümkün olmuştur.
Yeni geliştirilen standart varyantın fark edilirliği ise eğitim, basın yayın,
iletişim ve ulaşım imkanları, iç göç gibi standart dilin yayılmasına aracılık
eden kanallardaki çeşitlenmeye paralel olarak artmıştır. Diğer varyantlar yerel
konuşma biçimleri olarak değişen oranlarda saygınlığa sahip olmalarına rağmen standart
dil gibi başka bölgelerde de kullanılır duruma gelmemişler, özel kanalların
kuruluşuna ve internetin yaygınlaşmasına kadar konuşuldukları bölgenin dışına belirgin
bir biçimde çıkamamışlardır. Bu arada standart dilin “doğru” biçim olarak
kendini hissettirmesiyle, asıl bölgelerinde de onunla rekabet etmek zorunda kalmışlar,
zaman zaman kendi konuşurlarınca bile, hiçbir bilimsel temeli olmamakla
birlikte, kaba görülmüşlerdir. Bazı ağızların standart dile göre birtakım alanlarda
daha tercih edilir yönleri olmakla birlikte, standart varyantla yerel varyant
arasında işlev alanlarında, resmi, yarı resmi durumlarda standart, diğer durumlarda,
yerel varyantın kullanılması şeklinde bir ayrışma olmuştur. Bunun sonucunda
“doğru” ve “güzel” dil olarak görülen standart biçim, alanını genişletirken,
“kaba” görülen ağızların kullanıldığı alanlarda bir gerileme olmuştur.
Her ne olursa olsun, ne ağızlar
arasında ne de ağızlarla standart dil arasında aşılmaz sınırlar vardır. Her
şeyden önce muhtemel sınırları belirleyecek dil bilimi ölçütü yoktur. Standart
dille ağızlar iç içe geçmiş durumdadır. Özellik konuşma dili olarak standart
biçim ağızların kullanıldığı alanlarda görüldüğü gibi, standart dilin
kullanılması beklenen durumlarda da ağızlarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle
gelişen teknolojiye paralel olarak ağızlar son yıllarda yeni kullanım alanları
bulmuşlardır.
Yazılı Metinler
Yazı dilinin tek biçimli, “doğru” dil olduğu görüşü bir hayli yaygındır. Ne
var ki yazı dilinin tek biçimliliği düşüncesi temelsizdir. Yazı dilindeki
standart, daha çok yazımla ilgilidir. Söz dizimi, sözcük seçimi, cümlenin
uzunluğu gibi hususlarda, dilin ağızlar için de geçerli olan yapısal sınırları
dışında, genel geçer standartlar belirlemek güç, hatta imkansızdır. Bu nedenle
yazı dilinde de konu, bağlam, yazanların sosyal ve psikolojik durumları, eğitim
seviyeleri gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkan varyantlaşmalar vardır. Basit
bir örnek vermek gerekirse, her ikisi de yazı dili örneği olmakla birlikte,
okuyucuda farklı çağrışımlar uyandırabilecek biçimde düzenlenmiş bir edebi
metinle, mümkün olduğu kadar açık, farklı anlamalara fırsat vermeyecek biçimde
düzenlenmiş akademik bir yazı arasında belirgin farklar vardır. Bir edebi metinde
yazım açısından standart veya standart dışı biçimlere yer verilebilirken akademik
üslupta bu alışılmış değildir. Yine sınav sorusu, dilekçe, ders kitabı vb.
sadece standart dille yazılır, ama her seferinde metinlerin dilinde araştırılmayı
hak eden ayrımlar bulunur, bulunması beklenir.
Yazı dilinin kullanıldığı bazı alanlar ağız kullanımına açıkken bazıları
tamamıyla kapalıdır. Ders kitapları gibi geniş kesimlerce oldukça kolay anlaşılması
beklenen metinlerin diliyle resmi işlevi olan metinlerde ağız kullanılamaz.
Bunun yanında yazı diliyle sıkça eş değer tutulan edebi metinlerde, ağızlara hiç
de küçümsenemeyecek sıklıkla başvurulur. Şiir, masal, tekerleme, deyim, fıkra,
halk hikayesi, efsane gibi halk edebiyatı ürünlerinde yazımda standartlaştırmaya
gidilirse de söz varlığı ve söz diziminde ağız kullanılması alışılmıştır. Yine
de standart dilin, yanlış biçimde, halk edebiyatı ürünleri dışında kalan, sanat
değeri yüksek kurmaca metinlerde en iyi şekilde temsil edildiği düşünülür. Öyle
ki standart dille ilgili sözlük ve gramer çalışmalarında bu tür metinler
birinci derece kaynaklar olarak alınır. Oysa edebi metinlerde ağız kullanılması
seyrek rastlanan bir durum değildir. Özellikle roman ve öykülerdeki
diyaloglarda ağız kullanımı alışılmıştır (bk. Aydın 2008, Demir 2009). Bazı
metinlerde ağızdan yoğun bir şekilde yararlanılır. Hatta ağız kullanımı, Orhan
Kemal’in büyük bir bölümü ağızla yazılmış olan Murtaza (İstanbul 1952) adlı eserinin yayımlanmasından sonra dönemin
önemli edebiyatçılarının katıldığı “şive taklidi”, “köylü konuşması” tartışmasının
patlak vermesine neden olmuş, tartışmaya katılanların bir kısmı kahramanlarını
ağızla konuştururken bazıları buna karşı çıkmıştır. Anadolu ağızlarının Tahsin
Yücel gibi “tadını, anlatım gücünü, arılığını” kullanma çabası içinde olan, “bu
çabayı bilinçli olarak” hep sürdüren yazarlarımız bugün de vardır (Özkan 2001:
42, ayrıca bk. Aydın 2008). Ağızlara özgü ses, biçim, söz dizimi, söz varlığı
ögesine yer veren çok sayıda eser saymak mümkündür, ama bu ayrı bir inceleme
konusudur. (Ön bilgiler için bk. Aydın 2005, 2008; Demir 2009).
Standart dil, en iyi biçimde ders kitapları ve günlük gazetelerde temsil
edilir. Bunun nedeni her ikisinin de mümkün olduğunca geniş kesimlerce
anlaşılır olmak, mümkün olan en yüksek okuyucu sayısına ulaşmak gibi ortak amaçlarının
olmasıdır. Bunlardan ilki, yukarıda da işaret edildiği gibi, ağız kullanımına
doğası gereği kapalıdır. Eğitim standart dille verildiğinden ders kitapları da standart
dille olmak durumundadır. Standart dile en fazla ihtiyaç duyulan alanların
başında zaten eğitim gelir. Buna karşılık basın organları daha esnektir. Ağız
kullanımına veya standart dilden sapmalara özellikle yerel gazetelerde daha sık
rastlanır. Şimdiye kadar ağız araştırmalarımı yoğunlaştırdığım Alanya ve
Kıbrıs’ta yayımlanan yerel gazetelerde ağız kullanımının çeşitli örnekleri görülür.
Gazetelerde ağız kullanımıyla ilgili en çarpıcı örneklerden birini Alanya’daki
yerel gazetelerde, Alanya ağzıyla yazılan köşelerin bulunması oluşturur.
Bunların içinde de en meşhuru, Yeni
Alanya gazetesindeki Amat Bilir
köşesidir. Uzun yıllardır bu köşede, Alanya ağzıyla çok farklı konular, alaycı
bir üslupla ele alınır. Bu köşe, gazetenin en fazla okunan ve ilgi gören
köşesidir (www.yenialanya.com.tr).
(Örnek olarak bakınız: https://www.yenialanya.com/haber/4031235/goggocanin-sari-unudulmaz-2)
(Örnek olarak bakınız: https://www.yenialanya.com/haber/4031235/goggocanin-sari-unudulmaz-2)
Televizyon
İstanbul ağzına dayanan yeni standart
dil, kodlanmasından itibaren, eğitim kurumları, basın yayın gibi kanallarla
yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Yazı dili eğitim kurumları aracılığıyla yeni
nesillere aktarılırken, bölgeler üstü geçerliliği olan, yazı diline oldukça
yakın bir konuşma dilinin yaygınlaşmasında en önemli araç hiç şüphesiz
televizyon olmuştur. Yaygınlaştırılmaya çalışılan konuşma dilinin en büyük
temsilcisi uzun yıllar özel diksiyon eğitimi almış spikerlerin görev yaptığı ve
başka varyantlara izin verilmeyen TRT olmuştur. Televizyon, elektriğin ulaştığı
her köye ulaşma şansı bulmuştur. 1990’lı yıllara kadar bu konuşma dili, yerel
ağzın baskın olduğu bölgelerde okullarda öğretmenlere, resmi dairelerde bazı
görevlilere özgü, varsa televizyonda rastlanan bir varyant olarak görülmüş,
ağız üzerinde yok edici bir etkide bulunmamıştır. Ağızların baskın olduğu
bölgelerde hala eğitimli kesimin de ağız konuşması bunu açıkça gösterir. Yerel
varyantlar zaten yazılmadıkları için yazılı alanda standart biçimle bir
rekabete girmeleri söz konusu değildir. 1990’lı yıllarda özel televizyon
kanallarının kurulmasını takiben, standart dille ağızlar arasında çok daha
yoğun bir etkileşim ortaya çıkmış, böylece standart konuşma dili en güçlü ve en
etkili aracına kavuşmuş, hayran olunan insanlar her gün evlerin başköşesinde “güzel”,
“ince”, “kibar” İstanbul ağzıyla konuşmuşlardır. Ayrıca iç göç nedeniyle asıl
ağız bölgelerinin dışına çıkan insanların da okullardan ve televizyondan
tanıdıkları İstanbul ağzına yaklaşan biçimleri tercih etme eğiliminde olduğu
gözlenmektedir.
Özel televizyon kanallarının
kurulmasıyla standart dilin en etkili aracı olan televizyon, bu defa yerel
konuşma biçimlerinin konuşuldukları bölgelerin dışına çıkması ve daha geniş
kesimlerce fark edilmesinde en önemli araç durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda
standart dilin ve ağızların kullanım alanında çok dikkat çekici bir kesişme
olmuştur. Ağızlar bir taraftan standart dilin etkisiyle standarda yaklaşmışlar,
eğitimli genç nesiller tarafından daha az kullanılır olmuşlardır. Ancak standart
dilin kullandığı araçları kullanarak ağızlar da bölgelerinin dışına çıkmışlar
ve daha önce standart dile özgü alanlarda kullanılır duruma gelmişlerdir. Bu
nedenle günümüzde standart dil ile ağızlar arasında her zamankinden çok daha
karmaşık bir ilişki vardır. İstanbul ağzına dayalı konuşma dilinin en güçlü
kanalı olan televizyonlarda; dizilerde, bazı kanalların eğlence programlarında,
yerel kanallarda ağza bolca yer verilmektedir. Başlı başına bir araştırma
konusu olan bu gelişmeden standart konuşma biçiminin kalesi durumundaki TRT de
nasibini almıştır.
Bu gerçeğe karşın, televizyonlarda kullanılan
ağızlara karşı tutum, ağızların konuşulduğu bölgeyle ilgili genel kanılarla
örtüşecek biçimde değişken olabilmektedir. Örnek olarak, Karadeniz ağzı konuşulması
hoşgörüyle karşılanırken, Doğu Anadolu ağzının konuşulması tepki çekebilmekte
(ağızlara karşı tutumla ilgili olarak bk. Şen 2006), benzer programlar yapan
ağız konuşuru sunuculardan birine ses çıkarılmazken bir başkası tepki
çekebilmektedir (örnek olarak bk. Arman 2003, Çelebi 2003). Hatta
televizyonlarda yerel dil kullanılmasının dili bozduğu şeklinde yaygın bir
görüş de vardır. Her ne olursa olsun, bugün ağızların bir şekilde fark
edilmesinde televizyonun en önemli araç olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Televizyonlarda kullanılan ağızların Türkiye’de konuşulanlarla sınırlı
kalmadığını vurgulamaya gerek yoktur; örnek olarak Elveda Rumeli dizisine bakılabilir. (https://www.youtube.com/watch?v=7wLaXylMt80) Bu yeni eğlence ögesi, bu
yönüyle, kahramanların ayırıcı özellikleri arasında konuşmalarındaki farkların
önemli bir yer tuttuğu Ortaoyunu, Hacivatla Karagöz gibi geleneksel tiyatroyla
da kesişmektedir.
Televizyonlarda, kendine özgü bir dil kullanılan haberler başta olmak
üzere, ağız kullanımının alışılmış olmadığı programlar da vardır. Buna karşılık
çeşitli eğlence programlarında ve sevilen dizilerde farklı derecelerde ağız
kullanılabilmektedir. Bunlardaki ağız kullanımı, ağızlara karşı belli bir hoşgörünün
oluşması, ilgili ağzı konuşanların ise kendi konuşmalarının utanılacak bir şey
olmadığının farkına varması sonucunu doğurmaktadır. Bu, özellikle ağız konuşanların
“cahil”, “görgüsüz”, “kaba” insanlar olmadıklarının görülmesiyle daha da yaygınlaşacaktır.
Yerel yayın yapan kanallarda ise çok daha yoğun bir ağız kullanımı vardır.
İnternet
Bu yazıda ağız kullanımı açısından son olarak üzerinde duracağımız konu
internettir. İnternetin getirdiği sınırsız özgürlükten ağızlar da en geniş
anlamıyla yararlanmaktadır. Ağızlarla ilgili çok sayıda veriye ulaşılabilen internet,
ağız kullanımı açısından burada hepsinin üzerinde ayrıntılı olarak
duramayacağımız kadar zengin ve renkli bir veri kaynağıdır. Belli ağızlarla
ilgili sözlük, deyim, metin örnekleri, fıkra, şiir, yerli ve yabancı filmlere yapılmış
dublajlar vs. birçok internet sayfasında boy gösterdiği gibi bazıları e-maillerle
tanıdıklara, arkadaşlara “ilet”ilmektedir.
İnternet, ağızları belgelemeye yönelik ciddi çalışmalarda yararlanılabilecek
veriler sunmaktadır. Köy, belde ve şehirlere ait sayfalar başta olmak üzere
sözlük öğelerine veya ağız örneklerine yer veren sayfaların sayısı her geçen
artmaktadır. Örnek olarak, belgelemeye çalıştığımız Ankara’nın farklı
bölgelerinin ağızlarına ait kelime ve deyimlere internette ulaşmak mümkündür.
İlgili ağzı tanıyanlar, amatör bir ruhla da olsa, çevrelerinde yaşayan, dikkat
çekici buldukları dil ögelerini sayfalarına almakta, başkalarıyla paylaşıma
açmaktadır. Bu, ağızlara ulaşmada yepyeni bir yoldur. İnternette ulaşılır
durumdaki verileri kullanırken dikkatli olunması gerektiği açıktır. Ancak
internetin, alan uzmanı olmayan, ama kültürel bir öge olarak ağzın korunmasına
katkıda bulunmak isteyenlere önemli fırsatlar sunduğu, alan uzmanları içinse
daha önce büyük zahmetlerle elde edilebilecek verilere ulaşmalarına imkan
sağladığı da göz ardı edilemez.
Daha çok standarttan sapan biçimleri belgelemeye yönelik bu tür
çalışmalar yanında, internette ağızlarla yazılmış şiir, fıkra, hikaye gibi
türlere de rastlanmaktadır. Buna, Ellağam
bir gış gunuydün/Seni gorduğumde diye başlayan, Çorum ağzıyla seslendirilmiş
ve yazılmış bir şiiri (https://www.youtube.com/watch?v=Qbgyv7V9M60) veya İngilizce ve Kıbrıs ağzıyla yazılmış, ilk dörtlüğü I am a Gıbrıslı gız, Emmy derler adıma / I
would like to tell you, neler geldi başıma / Every Sunday aynı şey, I nearly
çadlaycam / My dad brings me dünürcü, illa illa alacam olan Dünürcü örneklerini
verebiliriz (https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n34055-i-am-a-gibrisli-giz-dilber-derler-adima). Bu tür örneklerin sayısını çoğaltmak mümkündür, ancak yazının
amacı örnekleri sıralamak değildir.
İnternette ağızlar açısından bir başka ilgi çekici gelişme de yerli
yabancı birçok filme farklı ağızlarda dublaj yapılmasıdır. Eğlence olsun diye
yapılan bu tür dublajlarda argo kullanılan çok sayıda örnek olduğu gibi, argoya
yer vermeyen, dalga bulaj takımı
videolarında olduğu gibi başarılı denemeler de bulunmaktadır (örnek videolar için bakınız: https://onedio.com/haber/ddt-nin-gulmekten-yerlere-yatiran-birbirinden-ilginc-13-dublaj-videosu-511778).
Televizyonlarda sınırlı sayıda ağız kendini duyurma şansı bulurken, gönüllü
katılımına açık internette neredeyse her bölgeyle ilgili bir şeylere ulaşmak mümkündür.
Yine televizyondan farklı olarak, internette ulaşılan bir örneği tekrar tekrar
dinlemek ve başkalarına aktarmak mümkündür. Eskiden sınırlı sayıda, genellikle
komşu ağızlarla karşılaşılırken internet kanalıyla çok sayıda ağız okunur ve işitilir
olmuştur. Bu yeni durumda ağız örnekleri aynı ağzı konuşanların değil, ilgi
duyan herkesin kullanımına ve katkısına açıktır. Böylece dil içindeki yerel
çeşitlilik çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkma ve gelişme fırsatı
bulmaktadır.
Sonuç
Başta da söylendiği gibi, yerel konuşma farkları her
doğal dilde vardır. Ağız konuşmayı hor görmek, aşağılamak için hiçbir
dilbilimsel neden yoktur. Dil gerçeğiyle örtüşmeyen ütopik tek biçimli dil beklentisine
kapılmak ve yüzyıllar içinde ortaya çıkmış doğal dil biçimlerini hor görmek
yerine, unutulmaları durumunda dil tarihinin vazgeçilmez bir temel taşının yok
olacağı, ölen dillerde olduğu gibi, yıllar içinde o ağızla aktarılan bilginin
de ortadan kalkacağının farkında olarak bu ağızları belgelemek ve incelemek
gerekir (bk. Demir 2008). “Tek tip” dil beklentisi yazım açısından anlamlı olabilir,
ancak çeşitli nedenlerle sürekli değişen, her türlü dış etkiye açık doğal dil
için anlamsızdır. Her doğal dilde olduğu gibi Türkçede de ağızlar, az veya çok
oranda herkes tarafından konuşulur. İstanbul Türkçesi konuşan biri de
dilbilimsel anlamda bir ağız konuşurudur. Standarda temel alındığı için
prestiji yüksek olan bu ağız yanında, düşük prestije sahip ağızlar da çok
önemli sosyal ve psikolojik ihtiyaçları karşılar.
Yazılı metinlerde, televizyonda veya internette ağızların yoğun bir
şekilde boy göstermesi elbette birinin ağız konuşması sonucunu doğurmaz, ama
bunların ağızlara karşı farkındalık yaratacağı ve ağızlara karşı olumsuz
tutumun değişmesine yardımcı olacağı göz ardı edilemez.
Kaynaklar
Arman, Deniz
(2003). “Şive Uyarısı”. Vatan, 28
Haziran 2003.
Aydın, Mehmet
(2005). “İki Örnek Çerçevesinde Popüler Yayınlar ve Ağız Araştırmaları”. Workshop
on Turkish Dialects Orient Institute of the German Oriental Society 18-19
November 2005, İstanbul. [Bildiri
metni.]
Aydın, Mehmet (2008) “Kurmaca Metinlerde
Ağız Ögelerinin Kullanımı”. VI. Uluslar arası Türk Dili Kurultayı. 20-25
Ekim 2008, Türk Dil Kurumu. Ankara. [Bildiri
metni.]
Çelebi, Melis
(2003). “Parayı Versinler Süveyş Kanalı’ndan Çıkarım”. [Mahmut Tuncer’le
Söyleşi.] Milliyet, 1 Kasım 2003.
Demir, Nurettin (2006). “Türkiye’de Dil-Lehçe-Şive-Ağız Tartışmaları”, Türkiye’de Dil Tartışmaları, Derleyenler: Astrid Menz – Christoph Schröder, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 119-146.
Demir, Nurettin (2008).
“Ağız Dokümantasyonu Niçin Gereklidir?” Türkiye Türkçesi Ağız
Araştırmaları Çalıştayı, 25-30 Mart 2008, TDK, Harran Üniversitesi, Urfa. [baskıda, TDK.]
Demir, Nurettin (2009). “Edebi
Metinlerde Ağız Kullanımı Hakkında Bir Ön Çalışma”. Turcological Letters to Bernt Brendemoen. Edited by Éva Á. Csató vd. (The İnstitute fo
Comparative Research in Human Culture.). Oslo: Novus forlag: 97-108.
Giese, Friedrich (1907). Materialien zur Kenntnis des anatolischen
Türkisch. Teil I. Erzählungen und Lieder aus dem Vilayet Konjah. Halle.
Özkan, Kaan (2001). Görünmez
Adam. Tahsin Yücel Kitabı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Şen, Meryem (2006). “Bölgesel Ağızlara Karşı Tutum”. Menz,
Astrid – Christoph Schroeder. Türkiye’de
Dil Tartışmaları. İstanbul: Bilgi Üniv. Yay. 185-208.
Bu yazı şu kitap içinde yayımlanmıştır:
Demir, Nurettin (2011). “Ağızlar Nerelerde Kullanılır.” 38. ICANAS,
10-15 Eylül 2007- Ankara/Türkiye. Bildiriler: Dil Bilimi, Dil Bilgisi, Dil
Eğitimi. Ankara: AKDTYK. 2204-2211.
Demli bir Pazar yazısı olmuş. Kalemine sağlık. Ağızlar üzerine söylenecekler tamamlanmamıştır. Aslında bizim tarihin belli kesitinde tespit ettiğimiz metinler aynı ağızlardan birkaç yıl sonra bile tespit edilemez. Ağızlar standart dile göre çok daha canlı değişkeler.
YanıtlaSilKorona ağızlara nasıl yansıyacak? Elbette belli şekillerde her insanlık durumu ağızlarda da ifadesini bulabilir. Ama bu çok koronalı günlerde hepimizi çevrimiçi olduk. Eğitim öğretim de çevrimiçi.
Muhabbet de çevrimiçi. Elbette çevrimiçinin sahiciliğini bir parça sorguluyoruz şimdilik. Örgün olan da pekala sahicilikten uzak olamaz mı?
Galiba sahicilik başka bir kategori.. Ulam mı diyeydim. Demedim.
Çevrimiçi ve sahici selam olsun yazanlara, okuyanlara, sorgulayanlara, değerlendirenlere, eleştirenlere, anlamlandıranlara.