26 Nisan 2020 Pazar

Ağızlar Nerelerde Kullanılır?




Konu

Bilindiği gibi her doğal dil çeşitli nedenlerle ortaya çıkmış bir varyantlar yığınından oluşur. Değişkenliğin olmadığı, tek biçimli bir doğal dil yoktur. Her varyant, dil içinde belli işlevleri yerine getirir ve işlevleri başka varyantlar veya diller tarafından karşılanmadığı sürece varlığını devam ettirir.
Doğal dillerde varyantlaşma nedenlerinden biri coğrafyadır. Bir dilin konuşulduğu coğrafyada bir istikametten başka bir istikamete doğru gidilince konuşmada farklılaşmalar olduğu kolayca gözlenebilir. Bazı konuşma biçimleri o kadar yoğun yerel iz taşır ki bunları belirlemek için uzman olmaya bile gerek yoktur. Dilde coğrafya temelli varyantlaşmayla ağız araştırmaları ilgilenir.
En kısa tanımıyla dilin yerel konuşma biçimleri olan, okullarda öğretilmeyen, gelecek nesillere sözlü olarak aktarılan ağızları; konuşurlar doğup büyüdükleri çevrede edinir. Ancak yine de ağızlar, ait oldukları bölgenin dışında da kullanılır. Bu yazıda, ağızların nerede kullanıldığı sorusuna yazılı metinler, televizyon ve internet yardımıyla cevap aranacak, ağızların kullanım alanındaki genişlik gösterilmeye çalışılacaktır. Yazının, ağızlar hakkında var olan yaygın ön yargılar yerine, dil incelemelerinin günümüzde ulaştığı seviyeye daha uygun bir kavrayışın yerleşmesine katkı sağlayacağı da umulmaktadır. Ancak kapsayıcı olmayan kısa bir çalışmada, sorunu bütün yönleriyle ele almak mümkün değildir. Konuya dikkat çekmesi düşünülen bu çalışmada söylenenler, daha ayrıntılı araştırmalarla derinleştirilmeye muhtaçtır. Yazının sınırlı çerçevesinde dile getirilenlerin genişçe örneklendirilmesine gerek görülmemiştir. Örnekler için işaret edilen kaynaklara bakılabilir. Özellikle internetle ilgili gözlemler, basit bir aramayla belgelenecek durumda olduğundan kaynak gösterilmesine gerek görülmemiştir.

Kim Konuşur

Ağız konuştuğu düşünülen insanların dilin başka biçimlerini de kullanabildikleri bundan yüzyıl kadar önce gözlenmiş olsa da (bk. Giese 2007: 9) ağız araştırmacılarının ağızdan başka bir şey tanımayan kaynak kişi aramaları, alışılmış bir durumdur. İletişim ve ulaşımdaki gelişmeler göz önüne getirilince günümüzde bu beklentiye uygun konuşur bulmanın imkansızlığı kendiliğinden anlaşılır.
Ağızlar, yaygın görüşe göre bir bölgede, daha çok kırsal kesimde, o bölgede doğup büyümüş ve bölge dışına uzun süre için çıkmamış, okuryazarlığı olmayan veya eğitim seviyesi düşük, yaşlı kimselerce konuşulur. Ağız araştırmaları yapılırken kaynak kişide bu tür özelliklerin aranması böyle bir yaklaşım olduğunu gösterir. Bu görüş, dil içindeki varyantlardan birinin daha prestijli sayılmadığı, ulaşım ve iletişim imkanlarının kısıtlı olduğu eski dönemler için doğru olabilir. Ancak iç göç, dilin yerine getirdiği işlevlerin karmaşıklaşması, teknolojik gelişmeler gibi nedenler, gerek ağızların kullanıldığı alanın, gerekse ağızların yerine getirdiği işlevlerin genişlemesine neden olmuştur. Bugün Türkçenin ağızları bir yerel kültür ögesi olarak çok canlı bir kullanıma sahiptir. Bazı bölgelerde hala konuşma dili olarak kullanılan ağızlar günlük hayattaki bütün dilsel ihtiyaçları karşılayabilmektedir. Aile ve tanıdık çevresinde, samimi ortamlarda ağızların kullanılması “tanıdık olmanın”, “dost olmanın”, samimiyetin göstergesi olarak algılanmaktadır. Gerçekten de ağızlar dil içinde yakınlık, dostluk, samimiyet, sevgi, şefkat vb. gibi olumlu duyguların taşıyıcısıdır. Kimi durumlar için, örnek olarak fıkralarda kullanılmaları, standart dilden daha uygundur.
Standart Türkçe de İstanbul ağzına dayandığından, prensip olarak her anadili konuşurunun aynı zamanda ağız konuşuru olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak eğitimi, görevi, ilişkileri, başka biçimlerle karşılaşma derecesi, ilgisi, dile ve ağızlara karşı tutumu gibi nedenlere bağlı olarak insanlar kendi ağızlarını konuşmaktan vazgeçip daha yansız, ama standart Türkçeyi veya standarda yaklaşan prestijli varyantları tercih edebilmektedir. Ancak bu tür tercihler, konuşurun standart biçimi her durumda kullanacağı anlamına gelmez. İşleri gereği standart dili kullanmak durumunda olanlar da bağlama, muhataba, yere göre ağız konuşabilir. Burada meslekle ilgili bir sınırlama yapmak da imkansızdır. Standart dili aktarmak durumunda olan meslek gruplarındaki insanların, öğretmenlerin bile ağız kullanabildiğinin yeterince örneği bulunmaktadır.

Standart Hakkında Birkaç Not

Kendisi de bir ağza dayanan standart dil ile ağızları veya farklı ağız gruplarını kesin sınırlarla birbirinden ayıracak dilbilim ölçütü yoktur (bk. Demir 2006). Ancak bir ağız temel alınarak geliştirilen standart dil zamanla eğitim kurumlarında öğretilmek, resmi ve yarı resmi ortamlar, basın yayın, edebiyat vb. gibi alanlarda kullanılmak suretiyle yaygınlık ve saygınlık kazanır. Böylece standart varyant, asıl ağız bölgesi dışında da kullanılan ve kabul gören bölgeler üstü bir iletişim aracına dönüşür. Bunun sonucunda bölgeler üstü geçerlilik kazanan bu standart varyantı konuşan birinin nereli olduğuna karar vermek mümkün olmayabilir.
Standart Türkçenin bölgeler üstü bir geçerlilik kazanması, sanıldığının aksine, oldukça yenidir. Yoğun Arapça ve Farsça ögelerle konuşma dilinden uzaklaşmış Osmanlı yazı dili, devlet idaresi, edebiyat, tarih yazıcılığı gibi, bir dilden beklenen ihtiyaçların bir kısmını karşılamakla birlikte, 19. yüzyılda ortaya çıkan eğitimi geniş halk kitlelerine yayma isteğine ve yeni gelişen basının ihtiyaçlarına cevap verecek durumda değildi. Özellikle eğitim ve basın için konuşma diline yakın, öğretimi ve öğrenmesi kolay, yazım kuralları anlaşılır biçimde belirlenmiş bir standart gerekmekteydi. Ne var ki mevcut Osmanlı yazı dili bunun tam tersi durumdaydı. Henüz iyi araştırılmamış İstanbul ağzına dayanan bir standart varyantın söz varlığı anlamında geliştirilmesi, 20. yüzyılın başlarında kısmen gerçekleşmiş olsa da standart yazım kurallarının kayıt altına alınması ancak 1940’lı yıllarda mümkün olmuştur. Yeni geliştirilen standart varyantın fark edilirliği ise eğitim, basın yayın, iletişim ve ulaşım imkanları, iç göç gibi standart dilin yayılmasına aracılık eden kanallardaki çeşitlenmeye paralel olarak artmıştır. Diğer varyantlar yerel konuşma biçimleri olarak değişen oranlarda saygınlığa sahip olmalarına rağmen standart dil gibi başka bölgelerde de kullanılır duruma gelmemişler, özel kanalların kuruluşuna ve internetin yaygınlaşmasına kadar konuşuldukları bölgenin dışına belirgin bir biçimde çıkamamışlardır. Bu arada standart dilin “doğru” biçim olarak kendini hissettirmesiyle, asıl bölgelerinde de onunla rekabet etmek zorunda kalmışlar, zaman zaman kendi konuşurlarınca bile, hiçbir bilimsel temeli olmamakla birlikte, kaba görülmüşlerdir. Bazı ağızların standart dile göre birtakım alanlarda daha tercih edilir yönleri olmakla birlikte, standart varyantla yerel varyant arasında işlev alanlarında, resmi, yarı resmi durumlarda standart, diğer durumlarda, yerel varyantın kullanılması şeklinde bir ayrışma olmuştur. Bunun sonucunda “doğru” ve “güzel” dil olarak görülen standart biçim, alanını genişletirken, “kaba” görülen ağızların kullanıldığı alanlarda bir gerileme olmuştur.
Her ne olursa olsun, ne ağızlar arasında ne de ağızlarla standart dil arasında aşılmaz sınırlar vardır. Her şeyden önce muhtemel sınırları belirleyecek dil bilimi ölçütü yoktur. Standart dille ağızlar iç içe geçmiş durumdadır. Özellik konuşma dili olarak standart biçim ağızların kullanıldığı alanlarda görüldüğü gibi, standart dilin kullanılması beklenen durumlarda da ağızlarla karşılaşılabilmektedir. Özellikle gelişen teknolojiye paralel olarak ağızlar son yıllarda yeni kullanım alanları bulmuşlardır.

Yazılı Metinler

Yazı dilinin tek biçimli, “doğru” dil olduğu görüşü bir hayli yaygındır. Ne var ki yazı dilinin tek biçimliliği düşüncesi temelsizdir. Yazı dilindeki standart, daha çok yazımla ilgilidir. Söz dizimi, sözcük seçimi, cümlenin uzunluğu gibi hususlarda, dilin ağızlar için de geçerli olan yapısal sınırları dışında, genel geçer standartlar belirlemek güç, hatta imkansızdır. Bu nedenle yazı dilinde de konu, bağlam, yazanların sosyal ve psikolojik durumları, eğitim seviyeleri gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkan varyantlaşmalar vardır. Basit bir örnek vermek gerekirse, her ikisi de yazı dili örneği olmakla birlikte, okuyucuda farklı çağrışımlar uyandırabilecek biçimde düzenlenmiş bir edebi metinle, mümkün olduğu kadar açık, farklı anlamalara fırsat vermeyecek biçimde düzenlenmiş akademik bir yazı arasında belirgin farklar vardır. Bir edebi metinde yazım açısından standart veya standart dışı biçimlere yer verilebilirken akademik üslupta bu alışılmış değildir. Yine sınav sorusu, dilekçe, ders kitabı vb. sadece standart dille yazılır, ama her seferinde metinlerin dilinde araştırılmayı hak eden ayrımlar bulunur, bulunması beklenir.
Yazı dilinin kullanıldığı bazı alanlar ağız kullanımına açıkken bazıları tamamıyla kapalıdır. Ders kitapları gibi geniş kesimlerce oldukça kolay anlaşılması beklenen metinlerin diliyle resmi işlevi olan metinlerde ağız kullanılamaz. Bunun yanında yazı diliyle sıkça eş değer tutulan edebi metinlerde, ağızlara hiç de küçümsenemeyecek sıklıkla başvurulur. Şiir, masal, tekerleme, deyim, fıkra, halk hikayesi, efsane gibi halk edebiyatı ürünlerinde yazımda standartlaştırmaya gidilirse de söz varlığı ve söz diziminde ağız kullanılması alışılmıştır. Yine de standart dilin, yanlış biçimde, halk edebiyatı ürünleri dışında kalan, sanat değeri yüksek kurmaca metinlerde en iyi şekilde temsil edildiği düşünülür. Öyle ki standart dille ilgili sözlük ve gramer çalışmalarında bu tür metinler birinci derece kaynaklar olarak alınır. Oysa edebi metinlerde ağız kullanılması seyrek rastlanan bir durum değildir. Özellikle roman ve öykülerdeki diyaloglarda ağız kullanımı alışılmıştır (bk. Aydın 2008, Demir 2009). Bazı metinlerde ağızdan yoğun bir şekilde yararlanılır. Hatta ağız kullanımı, Orhan Kemal’in büyük bir bölümü ağızla yazılmış olan Murtaza (İstanbul 1952) adlı eserinin yayımlanmasından sonra dönemin önemli edebiyatçılarının katıldığı “şive taklidi”, “köylü konuşması” tartışmasının patlak vermesine neden olmuş, tartışmaya katılanların bir kısmı kahramanlarını ağızla konuştururken bazıları buna karşı çıkmıştır. Anadolu ağızlarının Tahsin Yücel gibi “tadını, anlatım gücünü, arılığını” kullanma çabası içinde olan, “bu çabayı bilinçli olarak” hep sürdüren yazarlarımız bugün de vardır (Özkan 2001: 42, ayrıca bk. Aydın 2008). Ağızlara özgü ses, biçim, söz dizimi, söz varlığı ögesine yer veren çok sayıda eser saymak mümkündür, ama bu ayrı bir inceleme konusudur. (Ön bilgiler için bk. Aydın 2005, 2008; Demir 2009).
Standart dil, en iyi biçimde ders kitapları ve günlük gazetelerde temsil edilir. Bunun nedeni her ikisinin de mümkün olduğunca geniş kesimlerce anlaşılır olmak, mümkün olan en yüksek okuyucu sayısına ulaşmak gibi ortak amaçlarının olmasıdır. Bunlardan ilki, yukarıda da işaret edildiği gibi, ağız kullanımına doğası gereği kapalıdır. Eğitim standart dille verildiğinden ders kitapları da standart dille olmak durumundadır. Standart dile en fazla ihtiyaç duyulan alanların başında zaten eğitim gelir. Buna karşılık basın organları daha esnektir. Ağız kullanımına veya standart dilden sapmalara özellikle yerel gazetelerde daha sık rastlanır. Şimdiye kadar ağız araştırmalarımı yoğunlaştırdığım Alanya ve Kıbrıs’ta yayımlanan yerel gazetelerde ağız kullanımının çeşitli örnekleri görülür. Gazetelerde ağız kullanımıyla ilgili en çarpıcı örneklerden birini Alanya’daki yerel gazetelerde, Alanya ağzıyla yazılan köşelerin bulunması oluşturur. Bunların içinde de en meşhuru, Yeni Alanya gazetesindeki Amat Bilir köşesidir. Uzun yıllardır bu köşede, Alanya ağzıyla çok farklı konular, alaycı bir üslupla ele alınır. Bu köşe, gazetenin en fazla okunan ve ilgi gören köşesidir (www.yenialanya.com.tr).
(Örnek olarak bakınız: https://www.yenialanya.com/haber/4031235/goggocanin-sari-unudulmaz-2)

Televizyon

İstanbul ağzına dayanan yeni standart dil, kodlanmasından itibaren, eğitim kurumları, basın yayın gibi kanallarla yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Yazı dili eğitim kurumları aracılığıyla yeni nesillere aktarılırken, bölgeler üstü geçerliliği olan, yazı diline oldukça yakın bir konuşma dilinin yaygınlaşmasında en önemli araç hiç şüphesiz televizyon olmuştur. Yaygınlaştırılmaya çalışılan konuşma dilinin en büyük temsilcisi uzun yıllar özel diksiyon eğitimi almış spikerlerin görev yaptığı ve başka varyantlara izin verilmeyen TRT olmuştur. Televizyon, elektriğin ulaştığı her köye ulaşma şansı bulmuştur. 1990’lı yıllara kadar bu konuşma dili, yerel ağzın baskın olduğu bölgelerde okullarda öğretmenlere, resmi dairelerde bazı görevlilere özgü, varsa televizyonda rastlanan bir varyant olarak görülmüş, ağız üzerinde yok edici bir etkide bulunmamıştır. Ağızların baskın olduğu bölgelerde hala eğitimli kesimin de ağız konuşması bunu açıkça gösterir. Yerel varyantlar zaten yazılmadıkları için yazılı alanda standart biçimle bir rekabete girmeleri söz konusu değildir. 1990’lı yıllarda özel televizyon kanallarının kurulmasını takiben, standart dille ağızlar arasında çok daha yoğun bir etkileşim ortaya çıkmış, böylece standart konuşma dili en güçlü ve en etkili aracına kavuşmuş, hayran olunan insanlar her gün evlerin başköşesinde “güzel”, “ince”, “kibar” İstanbul ağzıyla konuşmuşlardır. Ayrıca iç göç nedeniyle asıl ağız bölgelerinin dışına çıkan insanların da okullardan ve televizyondan tanıdıkları İstanbul ağzına yaklaşan biçimleri tercih etme eğiliminde olduğu gözlenmektedir.
Özel televizyon kanallarının kurulmasıyla standart dilin en etkili aracı olan televizyon, bu defa yerel konuşma biçimlerinin konuşuldukları bölgelerin dışına çıkması ve daha geniş kesimlerce fark edilmesinde en önemli araç durumuna gelmiştir. Bunun sonucunda standart dilin ve ağızların kullanım alanında çok dikkat çekici bir kesişme olmuştur. Ağızlar bir taraftan standart dilin etkisiyle standarda yaklaşmışlar, eğitimli genç nesiller tarafından daha az kullanılır olmuşlardır. Ancak standart dilin kullandığı araçları kullanarak ağızlar da bölgelerinin dışına çıkmışlar ve daha önce standart dile özgü alanlarda kullanılır duruma gelmişlerdir. Bu nedenle günümüzde standart dil ile ağızlar arasında her zamankinden çok daha karmaşık bir ilişki vardır. İstanbul ağzına dayalı konuşma dilinin en güçlü kanalı olan televizyonlarda; dizilerde, bazı kanalların eğlence programlarında, yerel kanallarda ağza bolca yer verilmektedir. Başlı başına bir araştırma konusu olan bu gelişmeden standart konuşma biçiminin kalesi durumundaki TRT de nasibini almıştır.
Bu gerçeğe karşın, televizyonlarda kullanılan ağızlara karşı tutum, ağızların konuşulduğu bölgeyle ilgili genel kanılarla örtüşecek biçimde değişken olabilmektedir. Örnek olarak, Karadeniz ağzı konuşulması hoşgörüyle karşılanırken, Doğu Anadolu ağzının konuşulması tepki çekebilmekte (ağızlara karşı tutumla ilgili olarak bk. Şen 2006), benzer programlar yapan ağız konuşuru sunuculardan birine ses çıkarılmazken bir başkası tepki çekebilmektedir (örnek olarak bk. Arman 2003, Çelebi 2003). Hatta televizyonlarda yerel dil kullanılmasının dili bozduğu şeklinde yaygın bir görüş de vardır. Her ne olursa olsun, bugün ağızların bir şekilde fark edilmesinde televizyonun en önemli araç olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Televizyonlarda kullanılan ağızların Türkiye’de konuşulanlarla sınırlı kalmadığını vurgulamaya gerek yoktur; örnek olarak Elveda Rumeli dizisine bakılabilir. (https://www.youtube.com/watch?v=7wLaXylMt80) Bu yeni eğlence ögesi, bu yönüyle, kahramanların ayırıcı özellikleri arasında konuşmalarındaki farkların önemli bir yer tuttuğu Ortaoyunu, Hacivatla Karagöz gibi geleneksel tiyatroyla da kesişmektedir.
Televizyonlarda, kendine özgü bir dil kullanılan haberler başta olmak üzere, ağız kullanımının alışılmış olmadığı programlar da vardır. Buna karşılık çeşitli eğlence programlarında ve sevilen dizilerde farklı derecelerde ağız kullanılabilmektedir. Bunlardaki ağız kullanımı, ağızlara karşı belli bir hoşgörünün oluşması, ilgili ağzı konuşanların ise kendi konuşmalarının utanılacak bir şey olmadığının farkına varması sonucunu doğurmaktadır. Bu, özellikle ağız konuşanların “cahil”, “görgüsüz”, “kaba” insanlar olmadıklarının görülmesiyle daha da yaygınlaşacaktır. Yerel yayın yapan kanallarda ise çok daha yoğun bir ağız kullanımı vardır.

İnternet

Bu yazıda ağız kullanımı açısından son olarak üzerinde duracağımız konu internettir. İnternetin getirdiği sınırsız özgürlükten ağızlar da en geniş anlamıyla yararlanmaktadır. Ağızlarla ilgili çok sayıda veriye ulaşılabilen internet, ağız kullanımı açısından burada hepsinin üzerinde ayrıntılı olarak duramayacağımız kadar zengin ve renkli bir veri kaynağıdır. Belli ağızlarla ilgili sözlük, deyim, metin örnekleri, fıkra, şiir, yerli ve yabancı filmlere yapılmış dublajlar vs. birçok internet sayfasında boy gösterdiği gibi bazıları e-maillerle tanıdıklara, arkadaşlara “ilet”ilmektedir.
İnternet, ağızları belgelemeye yönelik ciddi çalışmalarda yararlanılabilecek veriler sunmaktadır. Köy, belde ve şehirlere ait sayfalar başta olmak üzere sözlük öğelerine veya ağız örneklerine yer veren sayfaların sayısı her geçen artmaktadır. Örnek olarak, belgelemeye çalıştığımız Ankara’nın farklı bölgelerinin ağızlarına ait kelime ve deyimlere internette ulaşmak mümkündür. İlgili ağzı tanıyanlar, amatör bir ruhla da olsa, çevrelerinde yaşayan, dikkat çekici buldukları dil ögelerini sayfalarına almakta, başkalarıyla paylaşıma açmaktadır. Bu, ağızlara ulaşmada yepyeni bir yoldur. İnternette ulaşılır durumdaki verileri kullanırken dikkatli olunması gerektiği açıktır. Ancak internetin, alan uzmanı olmayan, ama kültürel bir öge olarak ağzın korunmasına katkıda bulunmak isteyenlere önemli fırsatlar sunduğu, alan uzmanları içinse daha önce büyük zahmetlerle elde edilebilecek verilere ulaşmalarına imkan sağladığı da göz ardı edilemez.
Daha çok standarttan sapan biçimleri belgelemeye yönelik bu tür çalışmalar yanında, internette ağızlarla yazılmış şiir, fıkra, hikaye gibi türlere de rastlanmaktadır. Buna, Ellağam bir gış gunuydün/Seni gorduğumde diye başlayan, Çorum ağzıyla seslendirilmiş ve yazılmış bir şiiri (https://www.youtube.com/watch?v=Qbgyv7V9M60veya İngilizce ve Kıbrıs ağzıyla yazılmış, ilk dörtlüğü I am a Gıbrıslı gız, Emmy derler adıma / I would like to tell you, neler geldi başıma / Every Sunday aynı şey, I nearly çadlaycam / My dad brings me dünürcü, illa illa alacam olan Dünürcü örneklerini verebiliriz (https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n34055-i-am-a-gibrisli-giz-dilber-derler-adima). Bu tür örneklerin sayısını çoğaltmak mümkündür, ancak yazının amacı örnekleri sıralamak değildir.
İnternette ağızlar açısından bir başka ilgi çekici gelişme de yerli yabancı birçok filme farklı ağızlarda dublaj yapılmasıdır. Eğlence olsun diye yapılan bu tür dublajlarda argo kullanılan çok sayıda örnek olduğu gibi, argoya yer vermeyen, dalga bulaj takımı videolarında olduğu gibi başarılı denemeler de bulunmaktadır (örnek videolar için bakınız: https://onedio.com/haber/ddt-nin-gulmekten-yerlere-yatiran-birbirinden-ilginc-13-dublaj-videosu-511778).
Televizyonlarda sınırlı sayıda ağız kendini duyurma şansı bulurken, gönüllü katılımına açık internette neredeyse her bölgeyle ilgili bir şeylere ulaşmak mümkündür. Yine televizyondan farklı olarak, internette ulaşılan bir örneği tekrar tekrar dinlemek ve başkalarına aktarmak mümkündür. Eskiden sınırlı sayıda, genellikle komşu ağızlarla karşılaşılırken internet kanalıyla çok sayıda ağız okunur ve işitilir olmuştur. Bu yeni durumda ağız örnekleri aynı ağzı konuşanların değil, ilgi duyan herkesin kullanımına ve katkısına açıktır. Böylece dil içindeki yerel çeşitlilik çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkma ve gelişme fırsatı bulmaktadır.

Sonuç

Başta da söylendiği gibi, yerel konuşma farkları her doğal dilde vardır. Ağız konuşmayı hor görmek, aşağılamak için hiçbir dilbilimsel neden yoktur. Dil gerçeğiyle örtüşmeyen ütopik tek biçimli dil beklentisine kapılmak ve yüzyıllar içinde ortaya çıkmış doğal dil biçimlerini hor görmek yerine, unutulmaları durumunda dil tarihinin vazgeçilmez bir temel taşının yok olacağı, ölen dillerde olduğu gibi, yıllar içinde o ağızla aktarılan bilginin de ortadan kalkacağının farkında olarak bu ağızları belgelemek ve incelemek gerekir (bk. Demir 2008). “Tek tip” dil beklentisi yazım açısından anlamlı olabilir, ancak çeşitli nedenlerle sürekli değişen, her türlü dış etkiye açık doğal dil için anlamsızdır. Her doğal dilde olduğu gibi Türkçede de ağızlar, az veya çok oranda herkes tarafından konuşulur. İstanbul Türkçesi konuşan biri de dilbilimsel anlamda bir ağız konuşurudur. Standarda temel alındığı için prestiji yüksek olan bu ağız yanında, düşük prestije sahip ağızlar da çok önemli sosyal ve psikolojik ihtiyaçları karşılar.
Yazılı metinlerde, televizyonda veya internette ağızların yoğun bir şekilde boy göstermesi elbette birinin ağız konuşması sonucunu doğurmaz, ama bunların ağızlara karşı farkındalık yaratacağı ve ağızlara karşı olumsuz tutumun değişmesine yardımcı olacağı göz ardı edilemez.

Kaynaklar
Arman, Deniz (2003). “Şive Uyarısı”. Vatan, 28 Haziran 2003.
Aydın, Mehmet (2005). “İki Örnek Çerçevesinde Popüler Yayınlar ve Ağız Araştırmaları”. Workshop on Turkish Dialects Orient Institute of the German Oriental Society 18-19 November 2005, İstanbul. [Bildiri metni.]
Aydın, Mehmet (2008) “Kurmaca Metinlerde Ağız Ögelerinin Kullanımı”. VI. Uluslar arası Türk Dili Kurultayı. 20-25 Ekim 2008, Türk Dil Kurumu. Ankara. [Bildiri metni.]
Çelebi, Melis (2003). “Parayı Versinler Süveyş Kanalı’ndan Çıkarım”. [Mahmut Tuncer’le Söyleşi.] Milliyet, 1 Kasım 2003.
Demir, Nurettin (2006). “Türkiye’de Dil-Lehçe-Şive-Ağız Tartışmaları”, Türkiye’de Dil Tartışmaları, Derleyenler: Astrid Menz – Christoph Schröder, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 119-146. 
Demir, Nurettin (2008). “Ağız Dokümantasyonu Niçin Gereklidir?” Türkiye Türkçesi Ağız Araştırmaları Çalıştayı, 25-30 Mart 2008, TDK, Harran Üniversitesi, Urfa. [baskıda, TDK.]
Demir, Nurettin (2009). “Edebi Metinlerde Ağız Kullanımı Hakkında Bir Ön Çalışma”. Turcological Letters to Bernt Brendemoen. Edited by Éva Á. Csató vd. (The İnstitute fo Comparative Research in Human Culture.). Oslo: Novus forlag:  97-108.
Giese, Friedrich (1907). Materialien zur Kenntnis des anatolischen Türkisch. Teil I. Erzählungen und Lieder aus dem Vilayet Konjah. Halle.
Özkan, Kaan (2001). Görünmez Adam. Tahsin Yücel Kitabı. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Şen, Meryem (2006). “Bölgesel Ağızlara Karşı Tutum”. Menz, Astrid – Christoph Schroeder. Türkiye’de Dil Tartışmaları. İstanbul: Bilgi Üniv. Yay. 185-208.




Bu yazı şu kitap içinde yayımlanmıştır: 
Demir, Nurettin (2011).    “Ağızlar Nerelerde Kullanılır.” 38. ICANAS, 10-15 Eylül 2007- Ankara/Türkiye. Bildiriler: Dil Bilimi, Dil Bilgisi, Dil Eğitimi. Ankara: AKDTYK. 2204-2211.

   

1 yorum:

  1. Demli bir Pazar yazısı olmuş. Kalemine sağlık. Ağızlar üzerine söylenecekler tamamlanmamıştır. Aslında bizim tarihin belli kesitinde tespit ettiğimiz metinler aynı ağızlardan birkaç yıl sonra bile tespit edilemez. Ağızlar standart dile göre çok daha canlı değişkeler.
    Korona ağızlara nasıl yansıyacak? Elbette belli şekillerde her insanlık durumu ağızlarda da ifadesini bulabilir. Ama bu çok koronalı günlerde hepimizi çevrimiçi olduk. Eğitim öğretim de çevrimiçi.
    Muhabbet de çevrimiçi. Elbette çevrimiçinin sahiciliğini bir parça sorguluyoruz şimdilik. Örgün olan da pekala sahicilikten uzak olamaz mı?
    Galiba sahicilik başka bir kategori.. Ulam mı diyeydim. Demedim.
    Çevrimiçi ve sahici selam olsun yazanlara, okuyanlara, sorgulayanlara, değerlendirenlere, eleştirenlere, anlamlandıranlara.

    YanıtlaSil