9 Ağustos 2020 Pazar

Akademik Türkçe

Akademik Türkçe

 

Gazetecilerin dile ilgisi her zaman yoğun olmuştur. Bu anlaşılır bir şey. Dili kullanarak yapılan bir mesleği icra ettikleri için bu anlaşılır bir şey. Ayrıca Türkçenin bugünkü sadeliğine kavuşmasında basının çok, ama çok büyük katkısı vardır. Ancak bazı gazetecilerimiz akademik metinlerin dili konusunda da eleştiriler getirmekte, yazı başlıklarından örnekler vererek, bilim dilinin ne kadar anlaşılmaz olduğunu göstermeye çalışmaktadırlar. Türkçenin pek çok alanı gibi akademik dil alanının da uzmanı yoktur. Oysa konunun ayrıntılı araştırılması gerekir. Yine gazetecilerimizin yanılgıya düştüğü birkaç hususa işaret etmek istiyorum.

Akademik dil, bir meslek dilidir. Standart dil içinde özel amaçla kullanılan çeşitlenmelerden biridir. Akademinin çok farklı anları olduğu için akademik dil, tek biçimli değildir. Aynı alanda bile çeşitli nedenlerle farklı ifade biçimleri, farklı terim tercihleri, kullanılan kelimeler, ulaşılmak istenen hedef kitle gibi nedenlerle çeşitlenmeler olur.

Akademik Türkçe, edebi eserler gibi alt okumalara izin vermez, yasa metinleri gibi kural koymaz. Kendine özgü yönleri vardır, ayrı bir yazı konusudur.

Akademik yazıların başlıkları özel adlar arasında sayılır. Özel adların bir kısmında gösteren değişmezken kişi adlarında olduğu gibi gösterilen her seferinde farklıdır. Ahmet adı her seferinde bir başka kişiye işaret eder. Şehir adları, ülke adları gibi bazı özel adlar ilk bakışta gösterilenin de gösterenin de tekil olduğu örnekler bulunabilir. Ancak bu, belli örneklerle sınırlıdır. İstanbul, Ankara gibi gösterenin de gösterilenin de tekil olduğu örneklerin sayısı azdır. Avşar, Çamlıdere gibi pek çok gösteren, her seferinde başka bir yerleşim yerinin adı olabilmektedir.

Akademik metinlerin başlıkları, metni sadece adlandırmaz, aynı zamanda metin hakkında bilgi verir, onu tanımlar. Kaynak arayana alan darlığı nedeniyle ipucu niteliğinde bilgi verir. Yazar, akademik metne ad verirken hem kendi yazılarından hem de başkalarının benzer konulardaki yazılarından ayırıcı bir ad bulmak gibi güç bir durumla karşı karşıya kalır.

Akademik metinlerin içerikleri gibi başlıklarını da anlamak için alan bilgisi gerekir. Eğer akademik dilde bir anlaşılmazlık sorunu varsa, önce o alandan insanların tartışması gerekir. Türkçe elbette herkesin söz söyleyebileceği bir alan, ancak dil incelemeleri de tıp gibi, matematik gibi belli yöntem ve ölçütlerin kullanıldığı bir bilim dalıdır. O yüzden akademinin popüler görüşlerin peşinden gitmesi gerekmez. Karnı ağrıyana herkesin önerebileceği bir tedavi yöntemi vardır. Dille ilgili konularda da öyledir. Uzmanlık ağrının nedenini bulup doğru tedavi önerisinde ortaya çıkar.

İnternet sayesinde akademik yayınlar kolay ulaşılır oldu, o yüzden uzman olunmayan alanlarda akademik yazılara ulaşıp da "vay ben bunu anlamadım" diye feryat etmenin anlamı yok. Anlamak isteyen düzgün yazılmış bir akademik metni elbette anlayabilir; ama gereken çabayı ve emeği harcayarak. Alan uzmanlarının bile anlamak için tekrar tekrar okuduğu metinler vardır. Örnek vermek gerekirse ben Aspekt im Türkischen'i ilk okuduğumda aklımda sadece "Aspekt diye bir şey varmış" kalmıştı. Anlamak için tekrar tekrar okudum, okudukça gelensel zaman anlayışının ne kadar eksik olduğunu gördüm.

Akademik dildeki farklılığın Türkçeye özgü olduğunu düşünmek de çok yanlıştır. Akademik metin üretilen bütün dillerde aynı durum vardır. Başka dilleri konuşanların akademik metinleri çatır çatır okuduğu kanaati varsa, kanaati taşıyan ya dil ya da akademik dil bilmiyordur.

Almanca yazdığım bir kitabımın başlığı ve Türkçesini vereyim: Hangi dili biliyorsanız o gözle bakın... Türkçesinde yabancı kelime yok. Ama alan uzmanı olanların önemli bir kısmının, olmayanların ise tamamının hiç bir şey anlamayacağını söylebilirim:
Postverbien im Türkeitürkischen: "Türkiye Türkçesinde Art Fiiller".

Ben alanımdan olmayan yazıları, biraz popülerleştirilmiş bir dil ile yazılmışsa okurum. Alanımdan olup da iyi bir Türkçeyle yazılmamış, araştırma yöntemleri açısından yetersiz yazılara bakarım. Beni ileri taşıyan, yeni bir şey öğrendiğim yazıları -ki bunlar dil olarak da yöntem olarak da usta malı yazılardır - döne döne okurum.

Okuyacak dünya kadar güzel yazı var, iyi yazılmamış, yeni bir şey söylemeyen yazılara, hakemlik, editörlük, destek, danışmanlık gibi bir mecburiyetim yoksa ayıracak vaktim yok. Daha doğrusu okuyacak dünya dolusu güzel metin var. Kötü metinlere kızacağıma, iyi metinlere hayran olurum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder